Anne Conway’in Hangi Felsefeyi Onaylıyor?
Anne Conway, benim için sürpriz oldu doğrusu ama ilk İngiliz kadın filozofu olması bakımından değil. Bu da, elbette çok önemli bir tarihsel olgu. ‘Conway’, eşinin soyadı; kızlık soyadı ‘Finch’. Anne Conway, Avam Kamarası sözcüsü Sir Heneage Finch’in kızı, yani siyasi nüfuzu olan bir aileden geliyor. Ağabeyi John Finch, 1671’de Osmanlı İmparatorluğu’na büyükelçi olarak atanmış. Ağabeyinin, Conway’in düşünsel gelişiminde önemli bir katkısı var. Conway Latince, Grekçe, İbranice ve Fransızca öğrenmiş; kayıtlar, “sistematik bir biçimde olmasa da” notunu düşmüşler. Yani özel çabayla öğrenmiş. Varlıklı biri olan Lord Edward Conway’le evlenmiş. Kayıtlar, eşinin, Anne Conway’i sürekli desteklediğini yazıyor.
Conway’in entelektüel gelişiminde etkili olan iki isim daha var. Dönemin ünlü filozofu Henry More ve Francis Mercury Van Helmont. Öncesinde Dekartçı olan Henry More, o dönem Cambridge Platonculuk okulunun bir üyesi. Conway’in, More ile 30 yıla dayanan entelektüel bir dostluğu olmuş, bu zaman zarfında sürekli mektuplaşmışlar. Bu mektuplaşma çok önemli, çünkü o dönemde mektup, entelektüel tartışmanın taşıyıcısı idi. More ‘Ateizme Karşı Panzehir’ adlı kitabını Conway’e ithaf etmiş. Van Helmont da More gibi, Conway’in hocası ve Descartes’la yazışmaları var. Van Helmont, özellikle Conway’in ölümünden sonra, onun felsefesinin yaygınlaşması bakımından önemli bir rol oynuyor. Conway’in 1677 yılında, 47 yaşında iken ölümünden sonra, Birleşik Eyaletler’e, Amsterdam’a giderek, ‘En Kadim ve Modern Felsefenin İlkeleri’nin, 1690 yılında Latince olarak basılmasını sağlar.
‘En Kadim ve Modern Felsefenin İlkeleri’nin bu ilk baskısının kapağına, Conway’in, Kartezyenizme, Hobbes’a ve Spinoza’ya eleştirel yaklaşımı içinde olduğunun notu da düşülmüş. Bu çok enteresan; çünkü Conway ile Spinoza neredeyse yaşıtlar; Spinoza 1632’de, Conway 1631’de doğuyor. Spinoza, 1677 yılında ölüyor, Conway iki yıl sonra, 1679’da. ‘İlkeler’de şöyle yazıyor Conway: “[Spinoza] da Tanrı ile yarattıklarını karıştırır ve ikisini tek bir varlık haline getirir ki, bütün bunlar felsefemize taban tabana zıttır.” ‘Etika’, Spinoza’nın ölümünden hemen sonra, 1677’nin aralık ayında yayımlanır. Burada etkileyici olan, Conway’in anında karşı felsefe geliştirmesi, yani yaratıcı düşüncenin karşıtında devam etmesi, devamlılığını sürdürmesi ve Conway’in bu devamlılık içinde yer alması durumudur.
Bununla birlikte ve ayırıcı olan bir diğer özellik, Conway’in rasyonalist olmasında ortaya çıkar. İngiliz felsefesi empirisit olmakla karakterize olur ama başlangıçtaki arada rasyonalist Anne Conway var imiş. Kayıtlar, Van Helmont’un John Locke’la tanıştığını, Conway’in felsefesine dikkat çektiğini belirtiyor. Locke da 1632 doğumlu ve Conway’den 25 yıl sonra 1704’te ölmüş. ‘En Kadim ve Modern Felsefenin İlkeleri’ni okumadığını varsayamayız.
Şimdi gelelim en önemli hususa… Kitabın tanıtım bülteninde, “Conway’in felsefesinde, Leibniz’in etkilerini görmek mümkündür” notu düşülmüş; Monadoloji kastediliyor. Sanırım bu mümkün değil. Dahası tam tersi bir etki söz konusudur; Leibniz, Conway’den etkilenmiştir. Leibniz, 1642 doğumlu ve Conway’den 11 yaş küçük. Leibniz, monad kavramını 1696’dan itibaren kullanır. Conway, Demokritos’la bağlantılı. Marit Rullmann ‘Kadın Filozoflar’ adlı kitabında, bu etkinin nasıl tersine çevrildiğinin izini sürer. Leibniz, 1658 gibi çok erken bir dönemde Cambridge Platonculuğu Filozofları’yla ilişki kurmuş; okulun bir başka üyesi Leydi Damris Masham’la 1658-1708 yılları arasında sürekli mektuplaşmış. Kayıtlar, Conway’ın eserini 1671-1675 yılları arasında yazmış olduğunu belirtiyor.
Daha ilginci, Conway’in, eserinde Türklerden söz etmiş olması. Türkler derken, İslami yaşam ve düşünüş biçimini kastediyor. Kuşkusuz ayrıştırmak için değil, bir senteze varmak için. Diplomat olan ağabeyi vasıtasıyla edinmiş olsa gerek bu bilgileri. Empirizm, bu engin çabayı, gölgede bırakmış görünüyor.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.